Köşe Yazarlarımız Okuma Sayısı: 107

MÜFİT DEMİRKOL YAZDI:DEPREMLER

Yurdumuz asya ile avrupa kıtaları arasında, üç tarafı denizlerle çevrili bir köprüdür. Bu yüzden de “avrasya” olarak adlandırılır. Ülkemizin ana fay hatları olan Kuzey Anadolu, Doğu Anadolu ve Batı Anadolu..

MÜFİT DEMİRKOL YAZDI:DEPREMLER

Yurdumuz asya ile avrupa kıtaları arasında, üç tarafı denizlerle çevrili bir köprüdür. Bu yüzden de “avrasya” olarak adlandırılır.

Ülkemizin ana fay hatları olan Kuzey Anadolu, Doğu Anadolu ve Batı Anadolu Fay Hatları boyunca gerçekleşen bu hareketlenme sonucunda, bazı alanlarda enerji birikimi olmakta ve depremler meydana gelmektedir.Türkiye’nin en aktif fay hattı olan Kuzey Anadolu Fay hattı, kabaca doğu-batı uzantılı birçok faydan oluşur. Doğu Anadolu’da Bingöl’den başlayan bu fay hattı batıya doğru uzanır ve Bolu çevresinde iki ana kola ayrılır. Kuzeydeki kol Marmara Denizi’ni kat ederken, güneydeki kol ise Güney Marmara üzerinden Kuzey Ege kıyılarına ulaşır. Türkiye’nin yaşadığı en büyük depremler, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde meydana gelmiştir.

Doğu Anadolu Fay Hattı, İskenderun Körfezi’nden başlayıp kuzey doğu yönünde uzanır ve Bingöl çevresinde Kuzey Anadolu Fay Hattı ile birleşir.

Türkiye ekonomisine en büyük zararı veren depremse 1999 Gölcük depremi olmuştur. Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan bu deprem, başta Kocaeli olmak üzere Sakarya, İstanbul, Yalova, Bolu, Bursa ve Eskişehir illerinde büyük zararlara yol açmıştır. 133 binin üzerinde binanın hasar gördüğü depremde 18 874 vatandaşımız da hayatını kaybetmiştir.

Ülkemizde meydana gelen depremlerle ilgili olarak dikkati çeken bir diğer unsur ise orta şiddetteki depremlerde bile can ve mal kayıplarının yaşanabilmesidir. Türkiye nüfusunun %71’inin aktif deprem kuşağında yaşaması ve deprem dalgalarının şiddetini artıran alüvyal zeminler üzerine büyük yerleşmelerin kurulmuş olması bu durumun temel nedenleri arasındadır.

Diğer bir neden ise yurumuzun çimento üretimidir.Şöyle ki;2021 yılı dünya çimento üretiminde Türkiye 78,9 milyon tonluk üretim ile 5. sırada yer almaktadır.

Türkiye bir deprem ülkesi ve bunu değiştirmek mümkün değil. Ancak inşa ettiğimiz binaları değiştirmeye karar verirsek depremin etkilerini minimalize edebiliriz.

Güzel yurdumuz ne yazık ki çok şiddetli depremlerin yaşandığı bir coğrafi yapıya sahip. Bunu geçmiş yıllarda Gölcük, Erzincan, Van, İzmir gibi kentlerde yaşanan depremlerde gördük. 2023 yılına ise hiç iyi başlamadık. Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremlerde ne yazık ki 35.000’den fazla vatandaşımızı kaybettik.

Depremden kaçmak mümkün değil. Neticede Türkiye’yi kaldırıp, deprem riski olmayan bir yere taşıyamayız. O zaman ne yapmalı? İnşaat sektörünün kurallarını baştan yazmalı ve depreme yönelik tedbirleri maksimuma çıkartmalıyız. Örneğin, çelik yapı sistemleri, veya halk arasında anıldığı şekliyle prefabrik evler.Bir bina yapmak istediğinizde, tonlarca beton ve demirlerle bir iskelet örer, sonra da bu iskeleti briket veya tuğla ile sararsınız. Üzerine de çatıyı kondurduğunuzda, binanın inşaatı tamamlanmış olur. Çelik yapı veya prefabrik ev sistemlerinde ise binanın iskeleti demir ve beton yerine çelik malzemelerden inşa edilir. Daha sonra da kaplama malzemesi ile binanın içi ve dışı örülür.

Çelik malzemenin en önemli avantajı, betonarme binalara kıyasla çok daha hafif olmasıdır. Hafifliğin sağladığı avantaj ise deprem anında ortaya çıkar. Betonarme yapılar ağırlıkları nedeniyle çok daha fazla deprem yüküne maruz kalırken, çelik yapılarda böyle bir durum söz konusu değildir. İşin bir de esneklik boyutu var. Prefabrik yapılar betonarme yapılara kıyasla çok da esnek bir yapıdadırlar. Bu da yıkılma olasılığını ciddi oranda düşürür.

Çelik yapı sistemlerinin bir diğer avantajı ise düşük maliyetlere sahip olmasıdır.  CNC makineler ile hazırlanan çelik profiller, inşaat alanına getirildikten sonra montajlanır. Bir binanın betonunun kuruması beklendiği sürede, çelik yapının tüm montajı tamamlanabilir.

Yeni ufuklara doğru Türkiye’m..

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL