Köşe Yazarlarımız Okuma Sayısı: 532

SERDAR MANGA YAZDI:ÖNCE ENFLASYONU ANLAMAK

Gelir-gider dengesi bozulduğu için herkes ekonomist kesilerek çok teknik bir kavram olan enflasyon hakkında ahkam kesiyor. O yüzden ben meselenin bir tık daha derin gerçekliğinden bahsedeceğim. Tüm bilimsel formasyonlar; yada..

SERDAR MANGA YAZDI:ÖNCE ENFLASYONU ANLAMAK

Gelir-gider dengesi bozulduğu için herkes ekonomist kesilerek çok teknik bir kavram olan enflasyon hakkında ahkam kesiyor. O yüzden ben meselenin bir tık daha derin gerçekliğinden bahsedeceğim.

Tüm bilimsel formasyonlar; yada kabaca “sözde insani gelişim adına” üretilen bilgilerin ortak özelliği para kazanmak olup; ticaretin ana kuralı işletilir. Yani “bilgiyi çok değerli hale getirip üreten olarak önce sen kazan; tatminkar marja ulaştıktan sonra yenisini üretmeye başla ve eskisinin etkisel değerini düşürerek herkesin kullanımına aç”. İktisat biliminin tüm paradigmaları gibi “enflasyon” kavramında da bu böyledir.

1400 lerde başlayan kıtasal keşiflere kadar iktisat dedimiz şey insanların ürettiklerini halk pazarlarında ihtiyacı olanlarla takas etmeleri yada satın almaları anlayışına bağlıydı. O zamanlarda insanlar ellerindeki malın değerini nasılsa  çok rağbet var diye bir sonraki pazarda arttırmazlardı. Çünkü bilirlerdiki o arttırırsa ihtiyacı olan mal yada hizmeti üretende aynı şekilde arttıracaktı. Başta Ispanyol ve Portekizli gemiciler olmak üzere Amerika ve diğer kıtaları kendilerince keşfettiklerinde, buraları yağmalamayı ticari bir beceri yada hak olarak gördüler ve çaldıklarını Avrupa piyasalarında satmaya başladıklarında standard arz-talep dengesini bozdular. Mesela “o dönem” yağma odaklı kıtalarararası keşif yeteneği düşük olan Fransa’daki tahıl fiyatları 1500 yılından 1600 lere gelindiğinde 7 kat artmıştı. Buna karşı bulunan çözümse sanayi devrimini yaratmak ve ihtiyaç olan hammaddeyi ve işçiliği, emperyalist tekelleşme anlayışıyla Avrupa dışı milletlerin kaynaklarını sömürerek karşılamaktı.

Fakat bir hususu da atlamamak gerekiyor: Ispanyolların Avrupadaki ticari düzeni bozmalarına karşı Francophone (Fransa) ve Commonwealth (Britanya) müşterek çıkarlar için sömürgeli sanayi yaklaşımına müracaat ederken; o zamanların en başarılı tacirleri olan Venedik’lilerse 1587 yılında Banco Di Rialto ismiyle ilk modern bankayı kurmuştu ki, bu banka yağmanın yarattığı enflasyona karşı çözüm olarak tamamen faiz ticareti yapıyordu. Daha da dikkat çekici olan bu banka işlemlerinde bildiğiniz para değil takas (swap) kontratları yoluyla faaliyet yürütürdü. Bu yönüyle enflasyon kavramının da finansal ticaret olarak kullanıldığı, “TÜREV FİNANS” tekniklerinin ilk resmi uygulayıcılarından birisidir diyebiliriz.

Velasılı enflasyon tabiri Nakliye+Tedarik+Depolama+Pazarlama=Lojistik maliyetlerine karşı Spekulatif Kar amaçlı Fonlama anlayışıyla şekillenen finansal bir enstrümandan başka bir şey değildir aslında.

Günümüzde çok daha matematiksel formullerle (algoritma) işleyen finansal türevlerden birisi olan enflasyon enstrümanı yakın zamana kadar Talep, Maliyet ve  Yerleşik ana gamlarına bağlı olarak Hiper (yıllık min %50), Kronik (%50 nin altı ama uzun süren), Sürünen (yıllık max %8) ve Dört Nala (yıllık %25-80 arası) şiddet derecelerinde değerlendirilerek fiyatlanırdı. Örneğin gıda emtialarında klasik arz-talep oranlarının üzerinde bir rant elde etmek isteyen oyun kurucular fiyatlamayı salt arz-talep’e göre belirleyenlerin yerel pazarında çoğunlukla stokçuluk yahutta döviz, borsa, faiz gibi temel ekonomik varlıklar üzerinde enflasyonist kontratlar yaparlar ve süreçle ilintili rantsal oranlarını önceki cümledeki rakamlarla belirlerdi.

Son 25 yıl zarfında, bilinen tüm TÜREV İŞLEMLER, 2020’de başlayan Mitigation (azaltarak arınım) küresel mütabakatına bağlı olarak evrimleştiler ve yazının başında vurguladığım gibi tüm “posa bilgiler” azad edildiler.

Kişisel görüşüm şudurki TC Ekonomi kurmayları ve ekonomi okuryazarı olan halkımız 2018 de içine sokulduğumuz enflasyon sürecinin hem tanımlamasını hemde çözümlemesini işte bu posa bilgilere göre değerlendirmekteler. Şöyleki:

Vatandaş Maliyet enflasyonuna bağlı ve %50 üzeri olarak tanımlanan Hiperenflasyon yaşarken TUIK ısrarla bunun altında tanımlanan Kronik Enflasyon rakamlarını veriyor ve bakanlık trajikomik bir şekilde %25-%80 arası olarak tanımlanan Dört Nala Enflasyon yani Galloping modeline göre politika uygulamaya çalışıyor. Bir  tarafta pandemi sonrası global etkiler sebebiyle maliyetler yükseldi ve bu da enflasyona sebep oldu derlerken diğer yandaysa vatandaşın talepleri enflasyona sebep oluyor varsayımına dayanarak parasal sıkılaştırma yoluyla ekonomiyi soğutacağız diyorsun. Üstelikte sadece sıcak ekonomilerde büyüme söz konusuyken ve sizde büyüme oranlarıyla gurur duyarken. Haliyle devletin bu ikilemi yaşadığını gören vatandaşta kendini bireysel rantiye yada stokçuluk ve/yada maliyet üstü zam uygulamalarıyla yani OECD’nin ortaya attığı Greedyflation kavramına sebep olan fırsatçılıkla korumaya çalışıyor.

Sözü “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” ironisine bağlayacağım bağlamasına ama öncesinde eleştirel bakış açısıyla yazdığım tüm bu oransal tabir ve sözde çözümlemelerin dahi artık geçerliliğini koruyan ama tedavülden kalkan banknotlar misali olduğunun altını çizerek!

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL