Köşe Yazarlarımız Okuma Sayısı: 128

MÜFİT DEMİRKOL YAZDI:AYRIMCILIK.. (!)

Yüce dinimize göre, bir kişinin dili, dini, rengi, cinsiyeti, etniği veya fıtratından gelen herhangi bir özelliği sebebiyle dışlanması ve ayrımcılığa uğratılması asla kabul edilemez.             Her şey Allah’ındır. Bütün bu..

MÜFİT DEMİRKOL YAZDI:AYRIMCILIK.. (!)

Yüce dinimize göre, bir kişinin dili, dini, rengi, cinsiyeti, etniği veya fıtratından gelen herhangi bir özelliği sebebiyle dışlanması ve ayrımcılığa uğratılması asla kabul edilemez.             Her şey Allah’ındır. Bütün bu çeşitliliğe saygı duymak ve sahip çıkmak ise  insanlığın ortak sorumluluğudur.

Birlikte yaşamanın yolu; farklılıkları çatışma sebebi değil, ilahi kudretin delili olarak görebilmekten geçer. Ayrıca insan; rengi, dili,  etniği, cinsiyeti ve milliyeti sebebiyle değil, insan olması sebebiyle mükerremdir, değerlidir ve bütün haklarıyla dokunulmazdır.

Her insanın canı özgedir, şerefi ve haysiyeti her türlü  tecavüzden korunmuştur. Hiçbir dünyevi hırs, çıkar ve ideoloji, bir insanı yaşatmaktan daha değerli olamaz.

Bugün, ne yazık ki, insanlık ailesinin huzur ve saadetini tehdit eden problemlerin başında ırkçılık ve ayrımcılık zihniyeti gelmektedir. Bu zihniyet, bazen kendi etnik kökenini üstün görme şeklinde tezahür ederken bazen de kendi mezhebini, ideolojisini üstün görme şeklinde ortaya çıkıyor. Bu anlayış, insanlar arasına  dostluk ve kardeşlik yerine kin ve nefreti, adalet ve merhamet yerine zulüm ve haksızlığı, birlik ve beraberlik yerine tefrika ve ayrımcılığı sokan zehirli bir anlayıştır. Bu zehir, toplumda fitneye, tefrikaya sebebiyet vererek bütün insanlığın ölümüne yol açmaktadır.

Günümüzde  başımızda bulunan iktidar partisinin de çabaları ile dinimizde ayrıcalık olmadığı halde bir takım tarikatlar, cemaatler ve guruplaşmalar bulunmaktadır.Bu guruplar, özellikle gençlerimizi dini yönden eğitmek çabasındadırlar. Gençlerimize evler açarak, bu evlerde kalmalarını sağlarlar. Ama tek şart vardır. O da namaz kılmaları, dini toplantılara iştirak etmeleridir.

Türkiye’de belli başlı 30 tarikat silsilesi ve bunların 400 kolu var. Sadece İstanbul’da 445 tekke faaliyetlerini açıktan sürdürüyor. Tarikat, cemaat ve tekke sayılarının bu denli olması din piyasasının ne kadar canlı ve rekabetçi olduğunun da bir göstergesi dir.

Tarikatlar iktidara kültür ve sosyal yardımlaşma alanlarının etkin kullanılmasında yardım ederken karşılığında mürit ve siyasi etkinlik talep ettiler. AKP döneminde Erdoğan ailesinin bizzat desteklediği pek çok vakıf tarikat ve cemaat vakıflarına ve yapılanmalarına şemsiye rolü üstlenerek toplanan bağışlardan pay vererek ekonomik güçlerini pekiştirmiştir. Türgev (Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı) bunlardan en önemlisidir. Bağış sistemi, AKP dönemi ihale sistemlerinin de önemli bir parçasını teşkil etmekte, tarikat ve cemaatlerin ekonomik güçlerinin kaynağını oluşturmaktadır.

Ekonomik büyüme ve tarikat yapılanmaları arasında da pozitif bir ilişki var. 2002’de AKP iktidarından bu yana geçen zamanda dini yapılanma, dernek ve vakıflar adeta holdingleşti. Bu büyük ekonomik, siyasi ve kültürel aktörlerin faaliyetleri ise şeffaf bir şekilde incelemeye tabi tutulmadı, adeta korunup kollandılar. Tarikat yurtları ne zamanki yurtlarda kalan erkek çocuklarına cinsel taciz olayları gerçekleşti o zaman kamuoyu ve medya bu faaliyetleri fark etti ve yakın takibe aldı. Suçlular hafifleştirilmiş cezalar alarak konu kapatılmaya çalışıldı.

Tarikat okullarındaki öğrenci sayısı ise 210 bin dolayında. 4 binin üzerindeki özel yurdun 2 bin 480’i bir tarikatla bağlantılı. Tarikatlara bağlı yurtların kapasitesinin 380 bin olduğu ileri sürülüyor. Bu yurtlarda kalan öğrenci sayısı ise 225 bini buluyor.

Bütün bunlar, iktidar partisinin dini inançlar öne sürülerek kurdukları bir siyasi düzen, bir siyasi ordu  olmuştur. Bu tarikatlar ve cemaatler birleşerek holdingler ve vakıf adı verilen gelir peşinde olan kurumları oluşturmuştur.

İnanılmaz bütçelere sahip olan bu kuruluşlar, halen iktidar olan siyasi partinin , dolayısı ile bu siyasi partinin başında olan Cumhurbaşkanımızın kurmuş olduğu bir ordu dur.

Ancak bütün bu yapılaşmalar şeffaflıktan uzak ve laiklik ilkesine aykırı bir şekilde gerçekleşmektedir. Sayılarını, ekonomik büyüklüklerini tam olarak bilmediğimiz bu yapılanmalar, ne inançlarımıza, ne de Cumhuriyetimize uygun olmamaktadır.

Atatürk ilkelerine , laikliğe tamamen terstirler.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL