Köşe Yazarlarımız Okuma Sayısı: 80

Müfit DEMİRKOL yazdı; SON’UN   BAŞLANGIÇ’I…

SON’UN   BAŞLANGIÇ’I… Yurdumuzda yapılacak olan yerel seçimlerin , ne seçmenlere , ne bu seçimlere katılan siyasi partilere, ne de bu siyasi partilerin adı altında seçilmeye çalışanlara ve dolayısı ile milletimize..

Müfit DEMİRKOL yazdı; SON’UN   BAŞLANGIÇ’I…

SON’UN   BAŞLANGIÇ’I…

Yurdumuzda yapılacak olan yerel seçimlerin , ne seçmenlere , ne bu seçimlere katılan siyasi partilere, ne de bu siyasi partilerin adı altında seçilmeye çalışanlara ve dolayısı ile milletimize hiç bir yararı yoktur. Ve yararı da olmayacaktır.

Kim belediye başkanı, kim belediye meclislerinde üye,kim muhtar olursa olsun, son aynı olacaktır.

Milletimizin kimi niçin seçtiğinin önemi kalmamıştır. İşin en acı tarafı ise seçilmek isteyenlerin hayalleri olacaktır. Bu hayallerin kendileri için ne derecede acı olacağını milletimizle birlikte göreceklerdir.

Neden mi?

Ülkemiz bazı şeylerin sonuna gelmiştir. Ne dir bunlar.?

Çağdaş toplumlar eşit insan, eşit yurttaş ilkesi üzerine kurulmuştur. Demokrasi egemenliğin halkta olduğu ve bu çerçevede kanun yapma kural koyma hak ve özgürlüğünün millette olduğu yönetim biçimidir.Çağdaş toplum yapısı eşit ve özgür insan ilkesi üzerine bina edilmiştir İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi bu tip toplumların hukuki çatısını oluşturur. Bu hukuk güçlü olan devlete karşı bireysel hak ve özgürlükleri korur. Şeri hukukta ise birey hak ve özgürlükleri söz konusu bile değildir bu hukuk sisteminde özgür birey yerine kul anlayışı vardır. Şeri kanunlar kişinin değil tanrının ve devletin hakkını hukukunu korumaya odaklanır.

Silahlı kuvvetlerimizin bütçesinin üç katı diyanete ayrılan bu ülkede, Başımızda iktidar olan siyasi partinin hem başkanı, hemde yurdumuzun başkanı Osmanlı imparatorluğunun özlemi ile yaşamaktadır.

Dış ülkelerden yurdumuza gelen siyasileri, nerede ise yeniçeri askerleri ile karşılayacak olan başkanımızın, yaşamakta olduğu hayat tarzı inanılmaz şatafat içerisinde dir.

Cuma namazlarına giderken takındığı davranışlar kendisinin “tek adam” olduğunun en basit örneğidir. Kendisi ata binmeyi bilebilse idi (daha önce denemiş ama düşmüştü) cuma namazlarına yeniçerileri ile birlikte at üzerinde giderdi.

Hilafetin tekrar geri gelmesini, kendisinin de tüm dünya müslüman ülkelerinin halifesi olmayı istemektedir.

Bütün bu arzularının gerçekleşmesi için ise bazı şartlar bulunmaktadır. Bu şartların başında vatanımızı düşmanlardan kovup, bize hakiki bir cumhuriyeti kuran, büyük kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk’ü ve onunla ilğili her şeyi yok saymak ve saydırmaktır.

Ata’mızın heykellerine ve büstlerine saldırılar. başkanımızın iktidarda olduğu bu zamanda başlamıştır. Onun mezarına zorlanarak giden başkanımızın onun mezarına çelenk koymak zorunda kaldığını, yapmış olduğu saygısızlıkla göstermiştir.

Ordumuzun ve diyanetin içerisinde inanılmaz bir Atatürk düşmanlığı görülmektedir.Genç harb okul öğrencileri dahi ona sayğısızlık etmeye başlamıştır. Başkanımızın partisinin gençlerine “osmanlı gençliği” adının verilmesi ise ayrı bir düşündürücü konudur.

Lüks içerisinde yaşam sürdüren başkanımızın ailesi de bu şatafatlı dünyasından nasibini almıştır ve almaya da devam etmektedir.

Ülkemizde yaşamakta olduğumuz bu “tek adam” düzeninde, özellikle tüm devlet kuruluşlarının onun emri ile hareket etmesi ve onun emri ile karar vermesi içinde bulunduğumuz bu ekonomik zorlukları bir kat daha zorlaştırmaktadır.

Milletimiz açlıkla, yoklukla yaşarken başımız da kilerin bu şekilde yaşamaları inanılmazdır.

Bu yaşantının yanı sıra ne yazıktır ki devlet organları da onun söz ve talimatlarından çıkamamaktadırlar. Türkiye istatistik kurumu dahi yapmış olduğu veriler onun isteği üzerine karar vermektedir.Yüksek seçim kurulu ile tüm devlet organlarında da aynı tutum görülmektedir.

Özellikle adalet ve yargı konularının onun isteği doğrultusunda vermiş olduğu kararlar,ülkemizde ne şekilde bir seçim olursa olsun, milletin istediği şekilde bir seçim olamayacağıdır.Kim seçilirse seçilsin, sonuç başkanımızın arzuları doğrultusunda gerçekleşecektir.

Millet tarafından seçilen kimse, başkanımızın emirleri doğrultusunda davranırsa görevine devam edebilir, davranmaz ise, başkanımız onu herhangi bir sebep göstererek görevden azlederek yerine “kayyum” atayabilecektir.

Bütün bunların ışığı altında 31 mart’ta yapılacak olan yerel seçimlerin ülkemiz için gereksiz olacağı ortadadır.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL