Köşe Yazarlarımız Okuma Sayısı: 184

ERSİN ERTÜRK YAZDI:DEĞİŞİM Mİ DEDİNİZ?

Sayın Kılçdaroğlu değişim diye diye bir de baktı ki değişen bir şey yok. Her şey yerli yerinde duruyor. Seçmen dedi ki, ‘’söyleme değil eyleme bakarım.’’ Ne demek istiyoruz? Kemal Bey,..

ERSİN ERTÜRK YAZDI:DEĞİŞİM Mİ DEDİNİZ?

Sayın Kılçdaroğlu değişim diye diye bir de baktı ki değişen bir şey yok. Her şey yerli yerinde duruyor. Seçmen dedi ki, ‘’söyleme değil eyleme bakarım.’’ Ne demek istiyoruz?

Kemal Bey, kendisinin genel başkanlığına destek veren siyaset yapıcı CHP hafızalarına verdiği sözlerle,

“size söz veriyorum parti içi demokrasi getireceğim” demişti, ne var ki! Bırakın parti içi demokrasiyi; demokrasinin bile esamisi yaşanmadı CHP’de.

O gün söz verdiği parti büyükleri, kendilerinin tasfiye edilmesiyle anladılar yanlışlarını, ancak:

Getirdikleri günkü güçlerinin götürmeye yetmediğini görünce ‘’biz nerede yanlış yaptık’’ demeye başladılar.

Kemal Bey, bilinmez ki buna neden gerek duydu? Bildiğimiz, onlarca değiştirdiği A takımının etkisiyle, ya da hiç sol hava solumamış danışman ve araştırmacıların “ülke muhafazakârlaştı” söylemleri doğrultusunda ‘’değiştik, eski CHP değiliz, helalleşeceğiz’’ söylemlerine sığındı.

Tüzük kurultaylarında merkez yönetimlerin oligarşik alt yapısını oluşturuldu ve bu fırsat bilinerek bir kaç göstermelik ön seçim dışında hiç bir demokratikleşme gerçekleşmedi. Program göz ardı edilerek kurucu felsefeye aykırı strateji ve taktikler gerçekleştirildi. İşte tüm bunlar CHP’de değişim olarak sunuldu. Sunuldu ama geldiğimiz noktada hiç bir seçimde bir önceki seçimden farklı sonuç alınamadı. Şimdi gelelim bu güne:

Görüyoruz ki Kemal Bey, kendini yanıltanları tasfiye edip yeni bir kadrolaşmaya gidiyor ve buda kamuoyuna değişim olarak sunuluyor. Bu değişim Kemal Bey’in anladığı MYK üyelerini değiştirmek. Aynı isimlerin dönüşümlü olarak tekrar tekrar atamasını yapıyor. Yeni MYK yine birkaç dönem önce çalıştığı isimlerden oluşuyor. Yerinden olan da değişim zamanı diye başlıyor söylenmeye.

Bu uygulamaların adı değişim değil, ancak başkalaşım oluyor. O nedenle Kemal Bey’in esas becerisi partiyi başkalaştırmasıdır. Bugünkü CHP’nin sol, demokratik sol, sosyal demokrat, Kemalist ne derseniz deyin bizim bildiğimiz CHP ile hiç bir ilgisi yok. Yeni CHP’nin kurucu felsefeyi yok sayan bir anlayış var. Karamollaoğlu’nun dolduruşu, Özalizmin etkisi ve Demirel sempatisiyle sadece adı CHP olan bir parti var.

Yeni CHP söylemleri(şimdi bu söylem bırakıldı) sürecinde Altı Ok görseli bile kullanılmadı. Yerine çınar ağacı ve turkuaz renkli bir görsel kullanıldı. O nedenle Kemal Bey bu gün kendi ömrünü partiye adamış, bedel ödemiş, seçimlerde canhıraş çalışan parti emekçileri ile helalleşmeli.

Öte taraftan fırsat bu fırsat diyerek değişim isteyen Sayın İmamoğlu’da değişimi sadece kadrolaşma sanıyor. Anladığı değişim sen gitte ben geleyim anlayışı. “Sen beni ata ben seni atayayım anlayışı” İmamoğlu Akşener dokunuşuyla mı desek, yoksa CHP’lilerin çaresizliğinden mi desek İBB başkanı olduğundan beri Cumhurbaşkanlığı, şimdide olmadı genel başkanlığa oynuyor, ancak:

Hala yapılan en önemli yanlış CHP’ye genel başkan aramak. CHP genel başkan değil, kendisini iktidar yapacak liderini arıyor? CHP öyle her canı isteyenin genel başkan olduğu bir parti değil, oluyorsa da o parti CHP değil. Peki, ne olabilir?

Sol tarlada, sol tohumlarla yeşermiş, örgüt kültüründen gelmiş kurucu ideolojisinin ne olduğunu özümseyen birisi ancak bu partiye lider genel başkan olabilir. Değişim de ancak bu kadrolarla gerçekleşir. Yoksa yeniden yitirecek zaman kaybına tahammülümüz yok.

O nedenle, belediye başkanlarının güdümündeki delegelerle değil, asli unsur gerçek üyelerin tabandan tavana, aktif olarak sokaktan örgütlenerek yönetimlerin kademeli oluşmasıyla değişim gerçekleşir. Bunun içinde öncelikli ivedilikle tüzük demokratikleştirilmeli ve ona göre örgütlenerek halka umut olacak projelerle yola çıkılmalıdır.

İşte, ancak o zaman CHP iktidar alternatifi olabilir. Başkada çıkış yolu yok.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL