SonDakika Okuma Sayısı: 1.080

ÖLSEK DE VERMEYİZ! BU CUMHURİYET BİZİM!

1950’lerden bu yana çoğunlukla Mustafa Kemal’e diş bileyenlerce yönetilen ülkemizde, bugünleri öngören ve bunu yüreklice dile getirip mücadele eden öncülerin katledilmeleri; toplumun bilinçlenmesini engellemeye, toplumsal duyarlılığı köreltmeye, tepki verme yetisini,..

ÖLSEK DE VERMEYİZ! BU CUMHURİYET BİZİM!

1950’lerden bu yana çoğunlukla Mustafa Kemal’e diş bileyenlerce yönetilen ülkemizde, bugünleri öngören ve bunu yüreklice dile getirip mücadele eden öncülerin katledilmeleri; toplumun bilinçlenmesini engellemeye, toplumsal duyarlılığı köreltmeye, tepki verme yetisini, mücadele kararlılığını yok etmeye yönelik planlı bir saldırıydı. Aslında geleceğimize yapılan bu saldırıları, sadece terör veya siyasi cinayet olarak nitelemek, olan biteni kavramaya yetmeyecektir.

 

31 Ocak 1990’da Kurucu Başkanımız Prof. Dr. Muammer Aksoy’un katledilmesiyle başlayan, sistematik bir şekilde sürdürülen aydın kıyımı; aslında bir “meydanı boşaltma” operasyonuydu ve gelecekte ülkemizde sahnelenecek oyunların da habercisiydi.

 

Katledilenlere bakıldığında bu karanlık güçlerin ne kadar seçici davrandığı görülecektir. Cinayetler sadece ses getirmek için işlenmemiştir. Amaç; kamuoyu oluşturma gücü çok yüksek olan yurtseverleri, devrimcileri susturmaktı.

 

Tek kişinin yönettiği, TBMM’nin itibarsızlaştırıldığı, hesap sorulamayan, sorgulanamayan bir iktidar için engeller, bu cinayetlerle kaldırıldı…

 

Cumhuriyetimiz yüzüncü yaşına gelirken, ona yakışmayacak şekilde, tek kişinin hâkimiyetinde, demokrasiden uzak, haktan, adaletten yoksun bir Türkiye’de yaşıyoruz.

 

Ülkeyi yöneten iktidar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni şahsi malı gibi kullanıyor.

 

Atatürk’ün “Gençliğe Sesleniş” indeki tüm koşullar, bizzat iktidar eliyle tamamlanmış durumda…

 

Ülkeyi yönetenlere sesleniyoruz!

 

Şu an devleti siz yönetiyor olabilirsiniz, ancak unutmayın ki; sahibi siz değilsiniz!

 

Bu Cumhuriyetin sahibi; hak arayışlarının, demokrasi taleplerinin üzerine TOMA’larınızla, biber gazlarınızla, coplarınızla yürüdüğünüz işçilerdir.

 

Bu Cumhuriyetin sahibi; kapısına kelepçe taktığınız üniversitelerin, size rağmen bilim yuvası kalması için mücadele eden öğrencileri, öğretim üyeleridir.

 

Bu Cumhuriyet; önüne barikat kurduğunuz madencilerindir.

 

Bu Cumhuriyet, insanüstü bir çabayla çalışan, yönetemediğiniz salgın yüzünden meslektaşları birer birer ölen sağlık emekçilerinindir.

 

Bu Cumhuriyet, Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyete bağlı nesiller yetiştirme görevi verdiği öğretmenlerindir.

 

Bu Cumhuriyet, “askıda ekmek”e muhtaç ettiğiniz, açlık sınırı altında ücrete mahkûm ettiğiniz halkın, göç etmek zorunda bıraktığınız köylünün, ürettiğini satamayan çiftçinindir.

 

Bu Cumhuriyet, yurdun dört bir yanında doğa katliamlarınıza, talanlarınıza dimdik karşı duran çevre, yaşam savunucularınındır.

 

Bu Cumhuriyet, parçalayarak zayıflatmaya çalıştığınız, bağımsız Baroları savunurken, cübbeleriyle yerlerde sürüklediğiniz hukukçularındır.

 

Bu Cumhuriyet, halkın haber alma özgürlüğüne engel olmak için kararttığınız ekranlar, verdiğiniz cezalara rağmen Cumhuriyetten yana yayın yapmaktan asla vazgeçmeyen gazetelerin, televizyon kanallarının, basın emekçilerinindir.

 

Bu Cumhuriyet, susturamadığınız, engelleyemediğiniz Atatürk’ün kıymetini bilen sanatçılarındır.

 

Bu Cumhuriyet, umutlarını kırdığınız, geleceklerini kararttığınız ama eğitmemek için elinizden geleni yaptığınız; ancak bir türlü ele-avuca alamadığınız, yandaş kılamadığınız gençlerindir.

 

Bu Cumhuriyetin gerçek sahiplerine Uğur Mumcu’nun sözleriyle sesleniyoruz!

 

“İnsanlara can güvenliği sağlayamamış bir düzene, “Hukuk Devleti”,

 

Devrimcilerin faili meçhul cinayetlere kurban gittiği bir düzene, “Demokrasi”,

 

Yolsuzlukların devlet yetkililerini sardığı bir düzene “Anayasa Düzeni” denilemez.

 

Bu, katiller demokrasisidir, bu, hırsızlar düzenidir!..

 

Adaletin ve demokrasinin kalmadığı ülkemizde, yeniden “Adalet ve Demokrasi” için savaşmak bir insanlık görevidir.

 

Bu insanlık için bir savaştır. Bu, aydınlık ile karanlığın savaşıdır!

 

Bu ilericilik ile gericiliğin savaşıdır!

 

Bu Cumhuriyetin gerçek sahiplerini Atatürkçü Düşünce Sisteminin çatısı altında toplanmaya çağırıyoruz.

 

Faşist sultanın karşısında eğilmeden bükülmeden dimdik duranlar, namuslu kalanlar, dinlenmemek üzere yola çıkanlar, bu savaşın mutlak galibi olacaklardır.

 

Devrim ve Demokrasi şehitlerimiz boşuna ölmediler. Canlarıyla ektikleri, kanlarıyla suladıkları tohumlar yeniden yeşeriyor.

 

Zafer, Atatürk Cumhuriyeti’nin, Atatürk Devrimi’nin, Atatürkçü Düşünce’nin olacaktır!

 

 

 

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL