Köşe Yazarlarımız

MÜFİT DEMİRKOL YAZDI:ÇEKTİKLERİMİZ..

İnsanoğlunun yaptığı davranışlar sonucu bir takım  sıkıntılara girer. Bu sıkıntılar, yapılan hataların sonunda, bazen  bu hatalardan ders almadan yaşam devam eder. Bazen de hiç istemedikleri, yükünü taşıyamayacağı dertlerin içine girer.Bu..

MÜFİT DEMİRKOL YAZDI:ÇEKTİKLERİMİZ..

İnsanoğlunun yaptığı davranışlar sonucu bir takım  sıkıntılara girer. Bu sıkıntılar, yapılan hataların sonunda, bazen  bu hatalardan ders almadan yaşam devam eder.

Bazen de hiç istemedikleri, yükünü taşıyamayacağı dertlerin içine girer.Bu dertlerin yaşamımıza çok kötü etki etmesine karşın, zaman içerisinde bu yaptığımız hataların bazılarının doğru olduğunu görürüz.

En önem verdiğimiz ailemiz içerisinde, yaptığımız hataların nasıl oluştuğunu inceliyerek, ondan bir ders almamız gerekir.

Büyük kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkemizi düşman işğalinden kurtardıktan sonra,kurmuş olduğu cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etmiş idi. Ata’mızın vefatından sonra önce merhum İsmet İnönü, cumhurbaşkanı koltuğuna oturmuştu. Bazı yanlış kararlar vermesi, seçimlerde kaybetmesine sebep olmuştu.

Ülkemiz onun cumhurbaşkanlığından sonra, dış emperyalist ülkelerin eline düşmüştü.Bu emperyalist ülkeler, özellikle ülkemiz eğitim sisteminden başlıyarak, inançlarımıza kadar çeşitli etkinliklerle, yurdumuzun gerileşmesine sebep olmuşlar ve ne yazıktırki halende bu etkileri devam etmektedir. Emperyalist dış güçler,yurdumuz insanının modern ve kültürlü olmasını asla istemezler.Çünkü bu şekilde yurdumuzu daha iyi bir şekilde sömürebilirler.Bu noktada ne yazıktır ki şimdi başımızda bulunan iktidar ve devlet yetkilileri, sadece rant için bu emperyalist ülkelerin nerede ise tetikçileri olmaktadırlar.12 Eylül darbesinin ardından, bir şeylerin değişeceği ümidi ile ülkemiz, devletin iradesi altına girmiştir.

İktidara geldikten sonra 12 Eylülcülerden hesap soracağını iddia eden AKP, darbe Anayasasını ve kurumlarını kendi amaçları doğrultusunda değiştirdi. Bugün AKP-MHP koalisyonu, 12 Eylül Anayasası’ndan, yasalarından ve kurumlarından faydalanarak iktidarını sürdürüyor. 12 Eylül, sadece bir darbenin adı değil, aynı zamanda dünkü ve bugünkü otoriter yönetim anlayışının da adıdır.12 Eylül darbesinin ardından ‘82 Anayasası, ceberrut ve baskıcı bir rejime yol açtı. 15 Temmuz sonrasında ise OHAL altında yapılan başkanlık sistemi referandumu ile Anayasa değiştirildi ve yargı-yasama ve yürütme kuvvetlerinin tek kişide birleştirildiği otokratik bir sistemle faşizmin kurumsallaşması adımları atıldı.

12 Eylül darbesinin flaş sözü “asmayalım da besleyelim mi” idi. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin flaş sözü ise “Allah’ın lütfu” nitelemesiydi. İşte o lütuf sayesinde Erdoğan-Bahçeli iktidarı iki yıl süren OHAL boyunca, 12 Eylül darbecilerini bile kıskandıracak biçimde hayatın her alanında kalıcı değişikliklere gitti. OHAL’in kapsamı dışında olan yüzlerce KHK maddesi ile kalıcı değişiklikler yapıldı. 12 Eylül sıkıyönetim bildirilerinin yerini OHAL KHK’leri aldı.

Bizler biliyoruz ki; bu ülkede yaşayan insanların farklı dil, kültür, kimlik ve inançlara sahip olduğunu, bunun bir zenginlik yarattığını kabul ederek, bu farklılıkları anayasal güvence altına alan demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü, ekolojik, sosyal bir Anayasa yaparak ancak 12 Eylül’ün ve bugün yaşamakta olduğumuz dönemin izlerini silebiliriz.38 yıl sonra, bir kez daha, Türkiye’ye 12 Eylül dönemini yaşatan asker ve sivilleri, o dönemi destekleyenleri, onun parçası olarak işlev görenleri ve o politik zihniyetleri lanetliyoruz.

12 Eylül’ü yapanlar toplumun vicdanında mahkum oldu. İnanıyoruz ki, bugün de benzer pratikleri uygulayanlar mahkum olacaklardır. Darbeciler demokrasi ve barış mücadelesini engellemeyi başaramadılar, onların izini takip edenler de başaramayacaklardır.

Ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar ile yaşadığımız tabiat felaketleri, kayıp etmiş olduğumuz binlerce yurttaşımızın çektiklerine, ne iktidar, ne de diğer siyasiler derman olmamıştır.Aksine ırk ayrımı yaparak yüzlerce vatandaşımızın ebediyete intikal etmiş olmasına sebep olmuşlardır.

Bu gün hangi siyasi partiden olurlarsa olsun, büyük bir şatafat içerisinde yaşamaktadırlar. Milletvekili, bakan maaşları ile,kendileri için uyğulanmakta olan ayrıcalıkları,sıkıntı içerisinde yaşamaya çalışan halkımız tarafından nefretle  karşılanmaktadırlar.

Bütün ümidimiz yapılacak olan seçimlerde, ülkemizin bütün dertlerine çare olabilecek olanların, yeni bir devlet anlayışı ile, “tek adam” idaresinin sona erdirilerek, gerçek bir demokratik ve özerk bir devlete kavuşmaktır.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL