Köşe Yazarlarımız Okuma Sayısı: 436

AHMET ÜRER YAZDI:KÜÇÜK İNSANLARIN BÜYÜK EGOLARI

Seçilmiş veya atanmış Kamuda görev alanlar kendilerini kamu malları ve paralarının sahibi, insanları her dediklerini doğru kabul etmesi gereken değersiz ve önemsiz kapı kulları olarak görüyorlar. Hesap soran, sorgulayan, yanlışları..

AHMET ÜRER YAZDI:KÜÇÜK İNSANLARIN BÜYÜK EGOLARI

Seçilmiş veya atanmış Kamuda görev alanlar kendilerini kamu malları ve paralarının sahibi, insanları her dediklerini doğru kabul etmesi gereken değersiz ve önemsiz kapı kulları olarak görüyorlar.

Hesap soran, sorgulayan, yanlışları söyleyenleri halkın gözünden düşürmek adıma her türlü ahlaki ve hukuki olmayan davranışı sergilemekten çekinmiyorlar.

Bu nedenle, küçük insanların yetkisi büyük ve sorumlu makamlara seçilmesi ve atanması toplum için en büyük kötülüktür.

Küçük insan derken, boydan söz etmiyorum.

Fikirleri küçük, egoları büyüklerden söz ediyorum.

Bu tiplerin öngörüleri küçük olduğundan topluma hizmet, proje gibi işlerle uğraşamazlar en kolay işi, insanlarla uğraşmayı seçerler.

Aşağılık kompleksleri büyük olduğu için sahte saygı gösterilerinden, pohpohlanmaktan hoşlanırlar.

Egolarını besleyecek en büyük güç evet efendimciler , şakşakçılar , övgüde sınar tanımayanlardır.

Allaha şükür ülkemizde bu özelliklere sahip takımdan bol hiçbir şey yoktur.

Bunlar nabza göre şerbet vermeyi çok iyi bilirler.

Muhbirlik yaparlar. Dedikoduları taşırlar. Eğilmeyi, bükülmeyi, güç önünde fırıldak gibi dönmeyi iyi bilirler. Gelene ağam, gidene paşam demeyi profesyonelce yaparlar.

Bunun için egolu yöneticilerin en büyük gözdesi onlardır.

Egosu tavan yapmış yöneticiler dürüst, onurlu, eğilip bükülmeyen, çalışkan, karakterli olanlardan pek hoşlanmazlar.

Çünkü onlar için önemli olan kişinin liyakati, başarısı, çalışkanlığı, verimliliği değil sadece kendisine itaat etmesidir.

Milli Eğitim Müdürlüğüm döneminde Taşımalı Eğitimde öğrenci taşıyan minibüsleri sabahları veya akşam yol güzergâhlarında denetliyordum.

Yine böyle bir denetimde minibüsü durdurduğumuzda öğrencilerin ayakta, yolcuların koltuklarda oturduğunu tespit ettim.

Tutanak düzenleyerek 3 günlük para kesim cezası verdim.

Tahakkuku biz hazırlıyor, para ödeme işini özel idare Müdürlüğü yapıyordu.

Özel idare Müdürü zimmet soruşturması sonucu açığa alındı.

Daha önce çalıştığım görevle başka yere giden Kaymakam Özel idare Müdürlüğünde, Müdürün olmadığı bir zamanda bana, Özel idare Müdürünün şoförlerden borç para aldığını bazılarını vermediğini özel görüşmemizde ifade etmişti.

 

Aradan epey zaman geçti. Bir gün adıma Kaymakamlıktan sarı bir zarf geldiğini gördüm. Açtım.

Zarfta Özel idare Müdürünün bizim kestiğimiz para cezasını kendine aldığı, bu nedenle bana ceza verdiğini Kaymakam yazıyordu.

Yapılan işlem 657 Sayılı Devlet Memurları yasası ve hukuk açısından tamamen yanlıştı.

Yasaya göre; hiç kimsenin savunması alınmadan devlet memuruna ceza verme yetkisi yoktu.

Nasıl bir zamanda yazılmış ki, bu en basit maddeyi bile bilmiyordu. Söylediğine göre Hukuktan mezundu.

Özel idare Müdürünün amiri değildim. Özel idare evraklarını inceleme yetkim yoktu.

Kaldı ki, Müdür ceza parasını almış cebine atmış.

Ben bunu bilecek müneccim değildim.

Yazıyla itirazımı yaptım. Tekirdağ Valisine giderek yapılan işlemi anlattım.

Sadece dinledi. Yorumda bulunmadı.

Olay tamamen kişiseldi. Benim davranışlarımdan, Bayramlardaki konuşmalarımdan ama en çok ta dürüstlüğümden ve Öğretmen evi yapımında kullandığım inisiyatiften rahatsız oluyordu.

Dernekte değişik etkinlikler sonucu topladığımız parayı Okul tamiratında kullanma önerisini getirdi. Kabul etmedim.

Aradığı sadakat, itaat ve muhbirlik yapacak karakter özelliklerine sahip ideal yöneticiydi.

Kaymakamlık özel Kalem Müdürünün bana söylediğine göre bunu bulmuştu.

Şube Müdürlerinden birisi öğle tatillerinde makama giderek Milli Eğitimle ilgili bilgiler veriyormuş. Ki bir olay sonucu bu konuyu öğrendim.

Herkes yöneticilik yapar. Kimi doğru, şeffaf olarak yapar.

Hakka, hukuka, adalete ve vicdana uygun yapar.

Kimi de pohpohlanarak yapar. Adam kayırmayı sever. Liyakati, çalışkanlığı hiç umursamaz.

Devlet onun için önemli değildir, önemli olan kendisidir. Zaten Devlette kendisidir.

Onun için ben 2002 yılından bugüne yapılan hiçbir olaya ve olguya şaşırmıyorum.

Egolu yöneticilerin etrafları dolu, icraatları boştur.

Yani kimi her türlü olumsuzluğa karşın ardında eser ve iyilikler bırakır.

Kimi de sel suyu gibi kalpleri kırarak, onurları yıkarak geçer, gider.

 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL